GENÇ ÖLMEK Ay mıdır kar mıdır pencerede Boğulmuş çocukları martılara taşıyan Kara köpek karşı kıyıda uluyor Bence o çocuk öyle gülmemeli Atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına Nisan toprağı kalbimde ağarıyor Bence o çocuk öyle gülmemeli Şimdi bir kadın çay demlese Bahçemdeki korkuluk nar ağacıdır Erken ölmüş, iyi giydirilmiş Sular soğuyor ovada duran … Okumaya devam et
Yazar arşivleri: murat alat
Bir Çizik Daha
70’lerde Afrika’nın güney’inde Lebombo Dağı’ndaki Border Mağarası’nda arkeologlar 37.000 yaşında bir babun kemiği buldular. Kemikle ilgili ilginç olan ise üzerinde 29 insan yapısı çizik bulunmasıydı. Bu kemik en iyi ihtimalle Fransa’da bulunan ve bilinen en eski resimleri barındıran Chauvet Mağrası’ndan 5.000 yıl daha yaşlı. Bilim adamları bu kemiğin matematiğin tespit edebildiğimiz başlangıcını işaret ettiğini iddia … Okumaya devam et
Aşk Yoksa
beni görmeliydin yumrukların arasından bir yürüyüşüm var o gün uzun ıslak çarşaflardan kurtuluşum kabuslardan uyanarak Semada savaş uçakları gürülderken, tanklar binaları döver, otomatik tüfekler dünyanın üzerine yalım kusarken; tam orada, demirlerin, kaldırım taşlarının, ters dönmüş otomobillerin arkasında bir kıpırtı, bir kalp atışı. Hayır, hayır bir değil iki tane. Birbirine sarılmış, biribiriyle eş, biribinden ayırt etmesi … Okumaya devam et
Sanatçının Toplayıcı Olarak Kaderi
Adem ile Havva’nın kırk kadar çocuğunun içerisinden ilk ikisinin yeri ayrıdır ademoğulları için. Çoban olan Habil ile çiftçi Kabil’in kavgası biz torunlarının kaderine de yön verir. Lakin semavi dinler insanlık tarihini çitçiyle çobanın kavgasıyla başlatsa da yedi milyon yıllık insanlık son on bin yıla kadar hayvanları ve bitkileri evcilleştirip besin üretimine geçmeye ihtiyaç duymamıştı. Vahşi … Okumaya devam et
İnsan Neyle Yaşar?
Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sından bir alıntıyla başlayalım; İnsan neyle yaşar? Nerdeyse adını anmaya utandığımız kapitalizm her şeyden önce bir ahlak meselesidir; Hristiyan ahlakı üzerine bina edilmiştir. Ahlakın temel sorunu ise yaşam enerjimizin kaynağı olan arzularımızla ne yapacağımızdır. Kapitalizm ahlak öğretisini arzu ekonomisiyle takas eder ve işlem zeminini çalışma saatleri ya da hisse senetlerindense arzular üzerine … Okumaya devam et
“Gelin bahçemizi ekelim: Cappadox 2016” üzerine notlar
Ölüm alışsın artık bize Bir dans gibi girsin bahçemize Doğanın sakat kalmış çocuklarıyız. Ölümle kutsanmış oluşumuzu aciz zannedip hırsımızdan kendi kendimizi sakat bıraktık ve acısını annemizden çıkarıyoruz. Bir vampir gibi onun göğsüne geçirdik dişlerimizi, ruhunu emiyoruz. Yaratma gücü bahşedilmiş yegâne canlılar olsak da yaratılarımızın bedelini ödemekten kaçıyoruz; yine de kozmosu kandırmak mümkün olmasa gerek. Ölüme … Okumaya devam et
Ölümün Payı
…üç gün sonra Meryem İsa’nın gömüldüğü yere gittiğinde mezarını açık buldu. İçi boştu. Kaygıyla etrafına bakındı; zeytin ağaçlarının arasında hayal meyal birini görürü gibi oldu. Emin olamadı yaklaştı. Karşısında her an yok olacak gibi bir silüet duruyordu. “Benim” dedi Meryem’e. “Kimseye bahsetme beni gördüğünden”. Meryem “beni de al, seninle kalayım” diye yalvardı; dinletemedi. Silüet ağaçların … Okumaya devam et
Mekânın Belleği
Türkiye kültürel tarihinde önemli bir yer tutan Maçka Sanat Galerisi kapanıyor. Galeriyle beraber hafıza mekanlarımızdan birini daha toprağa veriyoruz. Galerinin Türkiye güncel sanat tarihinin çeşitli evrelerine tanıklığının belgelerinden oluşan arşivi ise Vehbi Koç Vakfı tarafından devralındı. Maçka’da bir binanın zemin katındaki mütevazi mekanın son konuklarından olan İz Öztat da şansını geçici bir sergi yapmaktansa bu … Okumaya devam et
son çıkış
Robin: Neden İstanbul’a gidiyorsun? Şener: Bir konuşma yapmak için… Robîn: Burada da konuşabilirsin… Şener: Ama İstanbul’a davet edildim ve konuşma İstanbul’da yapılacak. Robîn: Saçmalık! Şener Özmen // Mektup Çıkış var. Çıkış olmalı. Şıkışıp kaldığımız bu ablukadan, duvarlar arkasındaki hayatımızdan bir kaçış olmalı. Sağa bakıyorum olmuyor, sola bakıyorum olmuyor, tüm o kendinden emin nutuklar, baştan çıkarıcı … Okumaya devam et
Fark ve Tekrar
Mehmet Dere ile İsmail Şimşek’in Kasa Galeri’de açtıkları “Bölünmez” adlı serginin başlığına hemen aldanmamak gerek. Zira sergi pek çok bölünmeyi ve farklılaşmayı içinde taşıyor; bunların temelinde ise serginin üzerine bina edildiği, Dere’nin resimleriyle Şimşek’in heykeli arasındaki zıt yöndeki hareket, yarılma bulunuyor. Şimşek’in sergi mekanının tam ortasına yerleştirilmiş, halatların muntazaman düğümlenerek örülmesiyle oluşturulmuş üç yarım sütundan … Okumaya devam et