“Hayır ne öptüm ne de öyle bir şey söyledim!” Ama hatırlıyorum. Aralık sonuydu, alışveriş merkezinin önünden dolmuşa binmeden hemen önce “seni istiyorum” deyip beni öpmüştü. Sonra sekiz ay ses çıkmadı. Şimdi de karşımda oturmuş bunları benim uydurduğumu söyleyip aklımla oynuyor. Son üç yılda yaşananlar, aşkın bir arada tuttuğu hikâyemizden kurtulup gerçekliklerini inkâr ediyorlar. Geçmiş jöle kıvamındaki bir deniz canlısı gibi dokundukça şekil değiştiriyor. Bir hikâyeye ihityacım var her şeyi tekrardan bir araya toplayabilmek için; hatırlarımı özgür kılacak sağlam bir hikâyeye.
Matbaanın icadından önce, geçmiş henüz kurşundan dökülmüş ağır harflerin himayesine girmeden, hikâyeler söze ve hafızaya emanetken kuşkusuz ki insanların zaman mevhumu daha farklıydı. Her dile getirilişte değişen hikâyeler mitsel bir zaman oluşturuyorlardı. Mitlerin zamanında geçmiş ve gelecek ilkokulda sınıfın duvarında asılı duran tarih cizelgesindeki gibi iki verili nokta değildirler. Aksine hayatın akış yönüne göre tekrar ve tekrar belirlenirler ve iç içe geçerler. Gelecek varılacak olan ana verdiğimiz ad iken geçmiş terk ettiğimiz andır; lakin geçmişi tekrar ve tekrar ziyaret edebiliriz ve bir de bakarız ki o gelecektir artık. Evet aynı nehirde iki kere yıkanılmaz ama zaman tek yönde akan bir nehir de değildir. Akış her yöne doğru olabilir. Zaman çizgisel olarak değil spiraller çizerek hareket eder.
Freud histeri ve nevroz üzerine çalışırken çocukluğunda tacize uğradığını söyleyen bazı hastaların anılarında tutarsızlıklar olduğunu fark eder. Hastalar tacizin tüm travmatik semptomlarını göstermektedirler. Lakin terapi ilerledikçe gerçeğin farklı olduğu açığa çıkar. Bu vakalarada taciz asla gerçekleşmemiştir ve sadece hastaların hayallerinde yer almaktadır. Bu sahte bir anıdır, ancak anının fanteziden ibaret olması etkilerinin gerçek olmadığı anlamına gelmez. Psikanaliz bilinç dışının zamana tabi olmadığını iddia eder. Travmalar kendilerini geçmişe yazabilirken terapi de geçmişe müdahale edebilir. Zaman yolculuğu bilim kurgu filmlerinin havalı makinaları aracılığıyla olmasa da terapi odasının güvenli atmosferi içinde gerçekleştirilir.
Gerek toplumsal tarihimiz gerek kişisel tarihimiz sürekli olarak yeniden yazılıyor. Bu yazım sırasında kalemi elinde tutan iktidara da sahiptir ve muktedir, yaşamın anlamını belirleme hakkını kendinde görür. Özgürlüğe giden yol ise hikayemizin kontrolünü herhangi bir üçüncü kişinin tahakkümü altından kurtarıp onu canlı tutmaktan geçmektedir.