Deneme / Güncel Sanat

Kullanma Kılavuzu’nu Nasıl Kullanmalı?

No book against anything ever has any importance; 

all that counts are books for something, 

and that know how to produce it. 

Gilles Deleuze,  

How do we Recognize Structuralism


Süreyyya Evren ile Halil Altındere’nin beraber hazırladığı “Kullanma Kılavuzu 2.0” adlı kitap üzerine epeyce konuşuldu, hatta biraz da kavga edildi. Tartışmaları kesen iki ekseni önemli görüp geri kalanını bir kenara ayırmak istiyorum. Bunların ilki, artık bir klişe haline gelen güncel sanat / çağdaş sanat tartışması; ikincisi ise sanat  tarihi yazımının nasıl olması gerektiği. Benim bu tartışmalara naçizane katkım İngilizce “contemporary art” kavramının etimolojik incelemesini yaparak Türkçeye nasıl çevrilebileceğine ve bu zeminde tanımlanmış bir akımın tarihinin nasıl yazılabileceğine dair bir öneri olacaktır.

Kelimelerin kökenlerine bakmak, işler karıştığında, çok yardımcı olabiliyor. “Contemporary”’yi “con” ve “temporary” olarak ayırıp, önce ikinci kısmını ele alacağım. “Temporary”, Latince “tempus” kökünden geliyor ve “zaman, mevsim” anlamında kullanılıyor. “Tempus”tan türemiş “temporarius”, “temporary”nin tam karşılığı ve dönemsel olan, ancak geçici bir süreliğine olan, kalıcı olmayan demek. Kısaca  “temporary” zamanı, özellikle de geçici, bir anlık olanı, biraz daha serbest düşünürsek fani olanı tanımlayan bir kelime. Düşünmeye devam edince kelimeyi ebediyen var olanın, başka bir deyişle aşkın olanın tersi olarak görmek de mümkün.

“Con-” ön eki “com-” ekinin bazı sesli harflerle kullanıldığında aldığı bir form ve eklendiği kelimeye bir arada olma halini katıyor. “Com-” İngilizce iletişim anlamına gelen “communication”ı, ama benim için daha önemlisi cemaat demek olan “community” kelimesini oluşturuyor. Fransız filozoflar Jean-Luc Nancy ve Maurice Blanchot birbirlerine atıfta bulundukları “Esersiz Cemaat” (La communauté désœuvrée) ve “İtiraf Edilemeyen Cemaat” (La communauté inavouable) adlı iki metinde “community” kelimesini ve “com-” ön ekini merkeze alarak bir düşünce biçimi oluşturmaya çalışmışlardı. Bu çalışmalarda ortaya koydukları ortak bir öz etrafında birleşip kendi üzerine kapanan atomize bir birey ve toplum yapısı yerine tekil varoluşların bir ötekine temas ederek açığa çıktıkları, tamamlanmayan bir cemaat önerisiydi. Cemaati Türkçede alışık olduğumuzun aksine kendine yeten, birbiriyle özdeş bireylerin bir araya getirip oluşturdukları ütopik bir toplumsal yapılanmadansa, kendini ötekiyle, farklı olanla temas ettiği yüzeyde tesis eden tekilliklerden müteşekkil, fani ama temaslarla çoğalan bir birarada olma gibi düşünülmeliyiz. Com- / Con- eki ise bu birarada olma halinin formülü olarak görülebilir.

Şimdi elimizdekiler yardımıyla “contemporary art”ın anlamı üzerine düşünmeye çalışacağım. Şayet “çağdaş” kelimesini kullanarak aynı zeminden beslenip, aynı çağı paylaşan sanatçılardan ve işlerinden bahsediyorsak, “-daş” eki “con-”u karşılıyor gibi gözüküyor. Ancak hem terimin anlamı tüm sanat tarihi için geçerli olacak kadar genişliyor (nihayetinde Da Vinci ve Michelangelo da çağdaş olarak tanımlanıyorlar); hem de farklı tekil üretimleri aynı paydada toplaması ve onlarda ortak bir öz bulma çabası bizi Nancy ve Blanchot’nun kaçmaya çalıştığı topluluk yapısının kucağına atıyor. Güncel  kelimesi ise bu noktada daha işlevsel olacak gibi. Günün şu ana ilişkin oluşu, geçiciliği ve aşkın bir zamana ya da değerler sistemine gönderme yapmıyor oluşu bizi “temporary”nin anlamına daha fazla yaklaştırırken, Sanat’ın da 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyıldaki pratiklerini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu noktada Tristan Tzara’nın Dada üzerine yaptığı bir tanımlama güncel sanat için de pekala geçerli olabilir: “Sanat hayatın en kıymetli tezahürü değildir. Sanat insanların kendisine atfetmekten hoşlandıkları kutsal ve evrensel değerlerden yoksundur… Dada, sanatı gündelik hayatın, gündelik hayatı da sanatın içine sokuyor.”  Tzara anlamlar sistemi olarak aşkınlıktan kaçınırken gündelik olana, şu anda olana öncelik tanıyor. Böylece güncel sanat kavramsallaştırması bize öncelikle zamanla geçici bir ilişki biçimini anlatır hale geliyor. Bu ilişki bir temsil ilişkisi değil, aksine hayatın içinde, onunla yatay olarak eklemlenen, zamanla çoğalıp azalan edimsel bir ilişki.

Güncel sanatın serüveni, hayatı açıklayacak büyük anlatıların yok oluşuna dair post modern tezlerin serpilmesi ve düşüncenin yönünü her şeyi kapsayan hakikatlerin keşfinden, gündelik olana çevrilmesiyle örtüşüyor. Güncel sanat böyle bir düşünce ikliminin üzerinde gelişip, klasik sanatın aşkın değerlerinden ve modernizmin hem sanatçının iç dünyasından beslenen, hem de buradan güç alıp ilerlemeyi hedefleyen estetiğinden sıyrılıp gündelik hayatın içindeki ilişkilere dahil oluyor. Nicolas Bourriaud’un kısmen de olsa Nancy ve Blanchot’ya yaklaşıp güncel sanatın anlamının, yarattığı karşılaşmalar sonucunda özneler arası bir düzlemde oluştuğunu öne sürmesi de bu noktada kendine yer buluyor.

Peki böylesi tarih karşıtı bir akımın tarihi nasıl yazılabilir? Objektiflik iddiasındaki herhangi bir dışsal referans noktasından bir yazıma girişmek pek mümkün gözükmüyor, zira göstermeye çalışmış olduğum gibi güncel sanat böyle bir noktanın yokluğu üzerine kurulu. Bu sebeple klasik anlamda bir tarih yazımına gitmektense ilişkiler ağının, bir arada olmanın,  temasların ve tanıklıkların bugün zemininde  bir haritalanması daha yerinde olacaktır. “Kullanma Kılavuzu 2.0” da ancak böyle bir noktadan anlaşılabilir. Bu kitabı bir tarih kitabı olarak görmektense, adının da belirttiği gibi güncel sanata eklemlenen bir kılavuz olarak ele almak, incelediği dönemin sanatına değmemizi daha kolaylaştırır. Böylesi bir metinden geçmişin objektif bir değerlendirmesini beklemekse naiflik olacaktır, aksine bu kitabın yaptığı şu an üzerinden geçmişin tekrardan düzenlenmesi ve bugün ile temasa geçmesini sağlamaktır.

Herhangi bir yazı faaliyeti kendini açma, görünür olma ve görünür olduğu sürece de eksilmeyi, eksik olmayı kabullenmeyi beraberinde getirir. Yazı bu eksikliğin bir yansımasıdır. “Kullanma Kılavuzu 2.0” da pek çok bağıntıyı görünür kıldığı kadar pek çoğunu da karanlıklara itmektedir. Ancak her şeyi kapsayan tek bir metin iddiası totaliter bir bakıştır ve yazının yapısıyla uyuşmaz. Kurulan ilişkilerin eksikliğinin ve yetersizliğinin yarattığı rahatsızlık karşısında yazılmış olanı silmek ya da onun temellerini dinamitleyip meşruiyetini ortadan kaldırmaya çalışmaksa kitap yakmakla aynı kapıya çıkar. Bunun yerine “Kullanma Kılavuzu 2.0”’ın karşısına başka yazılarla çıkmak, suskun kalmış olana ses vermek ve böylece asla tamamlanmayacak bir yazım / tekrar yazım döngüsüyle çoklaşmaya, çoğullaşmaya doğru gitmek elimizde kalan tek münasip yöntemdir. Hatta denilebilir ki 2007 yılında da çıkan ilk versiyonun karşısına ikinci bir versiyonla çıkarak Altındere ve Evren herkesten önce kendileri bunu yapmışlardır.

Art Unlimited Aralık 2015 sayısında yayınlanmıştır

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s